SNITURKEY on Nostr: Friedrich Engels’in ve daha sonraki sayısız sosyalistin “özgür aşk”ın ...
https://www.nakamotoenstitusu.com/post/ozel-mulkiyetin-ve-ailenin-kokeni-uzerineFriedrich Engels’in ve daha sonraki sayısız sosyalistin “özgür aşk”ın geçmişteki -ve güya yeniden gelecekteki- tesis edilişini yüceltirken fark edemedikleri şey, bu kurumun yavru üretimi üzerinde doğrudan ve açık bir etkisi olduğu gerçeğidir. Ludwig von Mises’in yorumladığı gibi, “Sosyalist bir toplum ‘özgür aşk’ getirse bile, hiçbir şekilde özgür doğum getiremeyeceği kesindir.” Mises’in bu sözüyle ima ettiği ve Friedrich Engels ile August Bebel gibi sosyalistlerin görmezden geldiği şey, kesinlikle etkili doğum kontrol araçlarının bulunmasından önceki çağda, özgür aşkın sonuçları, yani hamilelikler ve doğumlar olduğu ve doğumların maliyetler kadar faydalar da içerdiğidir. Faydalar maliyetleri aştığı sürece, yani toplumun ilave bir üyesi, mal üreticisi olarak topluma, tüketici olarak toplumdan aldığından daha fazlasını kattığı sürece bu durum önemli değildir ve bu durum bir süre için geçerli olabilir. Ancak getiri yasasına göre bu durum sonsuza kadar, sınırsız bir şekilde devam edemez. Kaçınılmaz olarak, ek yavruların maliyetinin faydalarını aşacağı bir noktaya gelinecektir. O zaman, ortalama yaşam standartlarının giderek düşmesi istenmiyorsa, daha fazla üreme durdurulmalı -ahlâkî kısıtlama uygulanmalıdır. Ancak, herkes herkesle cinsel ilişkiye girdiği için çocuklar herkesin ya da hiç kimsenin çocuğu olarak kabul edilirse, üremeden kaçınma güdüsü ortadan kalkar ya da en azından önemli ölçüde azalır. İçgüdüsel olarak, yani insanın biyolojik doğası gereği, her kadın ve her erkek genlerini türün bir sonraki nesline aktarma ve çoğaltma güdüsüne sahiptir. Kişi ne kadar çok çocuk yaparsa o kadar iyidir, çünkü o kadar çok gen hayatta kalacaktır. Şüphesiz, bu doğal insan içgüdüsü rasyonel düşünce ile kontrol edilebilir. Ancak, tüm çocukların bakımı toplumun geneli tarafından sağlandığı için, kişinin hayvani içgüdülerini takip etmek uğruna hiçbir ekonomik fedakârlık yapılmaması ya da çok az yapılması gerekiyorsa, o zaman cinsel konularda aklı kullanmak, yani herhangi bir ahlâkî kısıtlama uygulamak için hiçbir teşvik kalmaz ya da çok az teşvik olacaktır. | Hans-Hermann Hoppe
Published at
2024-08-23 13:55:48Event JSON
{
"id": "74c17c7f602565348ee7474107f9981f8c1cfa8a618435281099fcdd0c0d387b",
"pubkey": "4b5871c54d066ffb19330479f6ebcc01d75d49d493056b3efa1feb7231a747b4",
"created_at": 1724421348,
"kind": 1,
"tags": [
[
"r",
"https://www.nakamotoenstitusu.com/post/ozel-mulkiyetin-ve-ailenin-kokeni-uzerine"
]
],
"content": "https://www.nakamotoenstitusu.com/post/ozel-mulkiyetin-ve-ailenin-kokeni-uzerine\n\nFriedrich Engels’in ve daha sonraki sayısız sosyalistin “özgür aşk”ın geçmişteki -ve güya yeniden gelecekteki- tesis edilişini yüceltirken fark edemedikleri şey, bu kurumun yavru üretimi üzerinde doğrudan ve açık bir etkisi olduğu gerçeğidir. Ludwig von Mises’in yorumladığı gibi, “Sosyalist bir toplum ‘özgür aşk’ getirse bile, hiçbir şekilde özgür doğum getiremeyeceği kesindir.” Mises’in bu sözüyle ima ettiği ve Friedrich Engels ile August Bebel gibi sosyalistlerin görmezden geldiği şey, kesinlikle etkili doğum kontrol araçlarının bulunmasından önceki çağda, özgür aşkın sonuçları, yani hamilelikler ve doğumlar olduğu ve doğumların maliyetler kadar faydalar da içerdiğidir. Faydalar maliyetleri aştığı sürece, yani toplumun ilave bir üyesi, mal üreticisi olarak topluma, tüketici olarak toplumdan aldığından daha fazlasını kattığı sürece bu durum önemli değildir ve bu durum bir süre için geçerli olabilir. Ancak getiri yasasına göre bu durum sonsuza kadar, sınırsız bir şekilde devam edemez. Kaçınılmaz olarak, ek yavruların maliyetinin faydalarını aşacağı bir noktaya gelinecektir. O zaman, ortalama yaşam standartlarının giderek düşmesi istenmiyorsa, daha fazla üreme durdurulmalı -ahlâkî kısıtlama uygulanmalıdır. Ancak, herkes herkesle cinsel ilişkiye girdiği için çocuklar herkesin ya da hiç kimsenin çocuğu olarak kabul edilirse, üremeden kaçınma güdüsü ortadan kalkar ya da en azından önemli ölçüde azalır. İçgüdüsel olarak, yani insanın biyolojik doğası gereği, her kadın ve her erkek genlerini türün bir sonraki nesline aktarma ve çoğaltma güdüsüne sahiptir. Kişi ne kadar çok çocuk yaparsa o kadar iyidir, çünkü o kadar çok gen hayatta kalacaktır. Şüphesiz, bu doğal insan içgüdüsü rasyonel düşünce ile kontrol edilebilir. Ancak, tüm çocukların bakımı toplumun geneli tarafından sağlandığı için, kişinin hayvani içgüdülerini takip etmek uğruna hiçbir ekonomik fedakârlık yapılmaması ya da çok az yapılması gerekiyorsa, o zaman cinsel konularda aklı kullanmak, yani herhangi bir ahlâkî kısıtlama uygulamak için hiçbir teşvik kalmaz ya da çok az teşvik olacaktır. | Hans-Hermann Hoppe",
"sig": "6341e07f6f1392301f03d7ea04a7ca764e8a688ae245f0305837d97e8f1027b251a802e2def4d12544e36e8e6845a9958505a6a9ce74ef2cf3673697d648bd2d"
}